28 Kasım 2011 Pazartesi

Yuvaya Dönüş

evvet
başlıktan da anlayabileceğimiz gibi
vizelerim en nihayetinde bitti
üzerine bir de ales geçti
hey yavrum hey
ne günlerdi!
siz siz olun iki anadal bitireceğim üzerine bir de
derece yapacağım diye hayallere kapılmayın
zira ben her şeyi oluruna bıraktım çok da mutluyum
pek de mutluyum
neyse sadede gelelim
görüp de aklımın bir köşesine attığım diy projelerini hayata geçirme vakti!
tanrım ne mesudum!
bugün gidip malzemelerimi alacağım sonra da
iş başına
sonucu hep birlikte göreceğiz???

hepinizi kocaman öpüyorum!
farkettiniz mi?
mutluyum!
siz de mutlu kalın,
hep!

öyleyse bu da benden gelsin!

17 Kasım 2011 Perşembe

Autumn Leaves (Deri Etek - Leather Skirt)

the falling leaves
drift by the window
the autumn leaves
of red and gold
...

edith piaf'dan geliyor!



sonbaharı pek yaşayamadan geçsek de
en azından bana göre
şu 1-2 hafta ankara'nın en güzel göründüğü zaman dilimi
her yerde dökülen yapraklar ve çıtırtısı eşliğinde
yapraklar üzerinde uzun yürüyüşler
soğuktan kızaran yüzler
arada düşen yağmur damlaları
hatta kar taneleri
biraz da olsa ısınmak adına
yudumlanan sıcak kahveler
işte beni ankara'ya aşık eden mevsim!

tamamm tamammm
itiraf ediyorum;
sanırım biraz fazla romantikleştim ama elimde değil!
herkes yaz gelirken canlanır mutlu olur
ben de kış gelirken
havalara uçuyorum!
ve de 
sinir oluyorum ki en sevdiğim günleri ders çalışarak geçiriyorum
belki kitap okumak yakışır bu havaya ama bir ders kitabı pek de yakışmıyor
tahmin ettiğiniz üzere vize haftasındayım
bu yüzden kayıplardayım
çok da üzgünüm!
=(

ehh öyleyse kış geldi geliyor
peki ya biz neler giyiyoruz, giymeye devam edeceğiz?
bu sezon bir deri modası aldı başını gidiyor
deri; ayakkabı ve çantadan daha fazlasını ifade ediyor
eldivenlere, taytlara, eteklere taşınıyor.

annemin ben bir buçuk yaşlarındayken bir resmi var
hemen o geliyor aklıma
mini deri bir eteği var
üzerinde salaş ama şık bir kazak
hemen telefona sarılıyorum
ve sonuç:
annemin eteğini sakladığını öğrenince havalara uçuyorum!

evet 80lerin sonu 90ların başından bahsediyorum
hani şu deri taytlar ve eteklerin uçuştuğu 
benim pek de hatırlayamadığım yıllar
gün geliyor ve yine modalar!

ben de şöyle bir dolaşıyorum neler varmış neler yokmuş!!!

bu etek benim favorim oldu!
gel benim ol her gün seni giyeceğim bıkmadan usanmadan
söz söz sözz!



 deri olur etek olur kırmızı olmazsa
hatrım kalır!
bir renk her şeye yakışır mı?
her şeyi güzelleştirir mi?
ve 
seksapalite katar mı!









...but I miss you most of all
my darling
when autumn leaves
start to fall.
...

nat king cole
ile bitirelim!


8 Kasım 2011 Salı

Floppy Şapkalar - Floppy Hats

bir heyecan bir sevinç derken,
bayram da geldi geçiyor neredeyse.
ilk gündeki koşuşturma yerini yavaştan,
tatilin tadını çıkartmaya bırakıyor.
ben de minikbook'umun başına geçmeye
vakit buluyorum böylece.

bu sezonun en göze çarpan trendlerinden
hatta bence en sevimli trendlerinden birisi
floppy şapkalar!

çarkı döndürüyoruz;
tarihin tozlu sayfalarına doğru yola çıkıyoruz yine...
bakıyoruzz ben neler görmüşüm neler!!!
minik evimde bunları
muhafaza edecek yerim olsa
hiç düşünmem hepsini hepsini edinirim!
=)

en sevdiklerimden biriyle başlayalım
sabah öğle akşam yemeklerden sonra tatlı niyetini
fiyonkunu yiyelim!!!













 leopar deseni olmadan hiç olur mu?
kati suretle olmaz!
ehh onlar da bilmişler de yapmışlar!




fedora ile floppy birleşmiş
ee onlar ermiş muradına; biz de çıkalım kerevetine,
değil tabii bu güzellikleri edinmeye!

bu benim olsun başka ihsan istemem!
uzun pardesüm fekat belinde mutlak suretle kuşağı olacak,
deri eldivenlerim
ve şapkam!
biz ayrılamayız o saatten sonra sanıyorum ki!








kokoş hanımları da unutmamışlar
birer çiçek kondurmuşlar
pek de iyi etmişler!

son favorime gelince
kırmızı!
tanrım sen ne güzel bir renksin öyle!
"ne giyerseniz giyin kırmızı bir parça olsun üzerinizde"
bu "..bir parça.." da bu şapka olursa değmesinler keyfinize!


7 Kasım 2011 Pazartesi

Mutlu Bayramlar!

bayram dolayısıyla
canım memleketime geldimm!
her bayram olduğu gibi
büyük büyük anneannemde
(büyük büyük anneanne için bkz: anneannemin annesi =) )
toplandık
ve yine her bayram olduğu gibi
harala gürele
bir gün geçirdik.
"ahh ah nerde o eski bayramlar!"
denir ya,
işte bizde henüz söylenmiyor.
arada fireler versek de
her bayram
bu gelenek devam ediyor.
=)
...
sabah kalkıp herkes bir güzel hazırlanıyor:
hanımefendiler kuaföre
beyefendiler berbere
tertemiz cicili bicili bayramlıklar giyiliyor
veee doğru büyük büyüük anneanneye!
büyük büyüük anneannenin 4 kızı var
4 kızının 8 çocuğu
8 çocuğun da 6 çocuğu olunca
düşünün evin halini!
-fotoğraf çekimleri başlar-
gelinirken hayatta boş gelinmez.
kurban kavurmanın yanında yenilebilecek ne kadar yemek türü varsa
özenle herkes elinden geleni yapar.
yemekler yenilir, ortalık toplanır(!) 
-fotoğraflar çekilmeye devam eder-
(yoksa büyüklerin asla içi rahat etmez, öyle ya aniden bir misafir geliverirse, sanki hiç yokmuş gibi!!)
eller öpülür, harçlıklar dağıtılır ki sanırım en sevdiğim kısım burası =))
sonra büyük büyüüük anneanne
herkese hediyelerini dağıtır!
-bol bol fotoğraf çekilmeye devam edinilir, bilhassa hediyeler takıp takıştırılarak-
(hediyeler herkes için aynı şey olur ama renkleri farklıdır; bu yüzden heep "aa sana ne renk çıktı?!!" heyecanı yaşanır. hatta "bak sana bu renk daha çok yakıştı amaaaaa" denilir bir güzel değiş tokuş yapılır)
bu fasıl bittikten sonra çaylar konur
günün tatlısını evin küçük hanımefendileri ikram eder.
koyu bir sohbet başlar.
-fotoğraflar tek tük çekilir-
zaman ilerledikçe
beyefendiler bir odaya
hanımefendiler bir odaya
çocuklar da yatak odasına
ayrışırlar.
(bu süreç nasıl gelişiyor hiç anlayamamışımdır ama bir bakarsınız herkes kendi köşelerine çekilmiştir =o )
bu ayrışmadan rahatlayan hanımlar beyler eteklerindeki taşları dökerler-ken
kahveler pişer,
şekerlisi az şekerlisi ya da sadesi.
(böyle dediğime bakmayın o kahveler hep aynı olur çünkü o muhabbetin ortasında kimse bir şey farketmez hoş farketseler de diyemezler ya! ;) )
-çaktırmadan fotoğraflar çekilir hahahhh(!)-
kahkahalar, dedikodular, şarkı söylemeler, fıkra anlatmalar, taklitler...
ne ararsanız!
-artık fotoğraf çekmekten ve çekinilmekten bitap düşülmüş haldedirler-
gecenin ilerleyen saatlerine doğru artık içeride azmaktan yorulmuş çocukların sesleri azalır.
yüzlerden koşuşturma ve yoğun bağırış çağırışların verdiği yorgunluk okunur.
beyler uyuklamaya başlar.
hanımlar "ee saat epey oldu artık kalkalım" derler.
tabii o kalabalıkta herkes mutlak suretle aynı anda kalkmaya yeltenir!
yarım saat kadar süren kargaşanın
(onun bilmemnesi bunun şusu muhakkak kaybolur)
ardından herkes kapıdan çıkmayı başarmıştır.
büyük büyüüük anneanne ceketini sırtına koyar zira tüm hastalıkların anası üşütmektir!
balkondan hepimize el sallar...
böylece bir bayram daha sona erer.

itiraf etmeliyim ki yaşarken bu kadar hissedemedim sanırım;
oysa şimdi yazarken,
kimi zaman gülümsedim kimi zaman çok duygulandım.
bazen bu gerçeği anımsayamasak da aile hep var olmalı!

hepinize; tüm sevdikleriniz ve sevdiceklerinizle,
Mutlu Bayramlar!