günaydın günaydın!!!
biliyorum "öğlen oldu bile.." diyorsunuz ama değil.
lisedeyken çok sevgili hocam bir soru sormuştu.
hiç unutmam.
o günden beri hep düşünüyorum.
saatler zamanımızı nasıl kısıtlayabiliyor.
kendini gerçekleştirmek için sanırım önce şu saat kavramından kurtulmamız gerek!
tamam bu mevzulara girmeden;
kısaca henüz sabah =)
kalkar kalkmaz kahvaltı yapan dünya insanlarının aksine
bugün oje süren bir kişilik olarak buradayım.
belki biliyorsunuz
fakat
bilmeyenleri de düşündüm.
gelelim nedir bu bilinen ya da bilinmeyen?
sabah gazeteleri okurken;
uzun zamandır gazete baskılı oje sürmediğim aklıma geldi.
derhal okuduğum kısımdan yazıyı kesip işe başladım.
önce;
malzemeler:
1. gazete, dergi, vs.
2. kolonya, vodka, cin... =)
3. fon için bir adet renk(oje)
4. cila için oje
the end
malzemelerimizi hemencecik toparlayıp
masanın üzerine diziyoruz.
öncelikle ana rengimizi belirleyip, ojemizi bir güzel sürüyoruz.
kurumaya bırakıyoruz.
ardından söyle dokunduk filan baktık bozulmadı ohhh!
devam öyleyse...
gazete diyelim. gazeteden küçük küçük kareler kesiyoruz.
tırnağımızdan az biraz büyük olacak şekilde.
sonra tırnağımızın üzerini kolonyayla ıslatıp minik gazete parçacıklarımızı yapıştırıyoruz.
gazetenin üzerine tekrar kolonya döküp parmağımızla da iyice bastırdık mıydı,
ta daaa ilk baskı hazır!
(çocukluğu patates baskısıyla geçmiş bizler için bu nedir ki heheeyyt)
bu işlemi tüm tırnaklarımız için yaptıktan sonra sıra cila işleminde.
cilalı ibo kadar olmasak da bu işlemde üstümüze yoktur herhalde diyorum.
veeee
pırıl pırıl
mis gibi kokan
yeni baskı gazetemiz,
pardon,
tırnaklarımız hazır!
=)
bu kadar ojeden bahsetmişken;
hangi oje yakışmaz ki kız sanaaaaaaaa!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
mutluluk habercisi =)